Afrika’nın kuzeydoğusunda, Büyük Sahra Çölü’nü doğuya doğru Kızıldeniz’e ulaşmadan yeşil bir şeritle kesen, üç bin yıllık gizemli ve aynı zamanda görkemli uygarlık… Nil Nehri’nin hayat kaynağı olduğu Eski Mısır medeniyeti, günümüze ulaşan eser ve belgeleriyle üç bin yıllık serüveni hakkında bizlere bilgiler vermektedir.
Binyıllar boyunca devam eden güçlü Mısır geleneğinin en önemli yansıması olan Mısır Krallığı’nın yapısı günümüze dek ulaşmış sayısız belgeler vasıtasıyla iyi tanınmaktadır. Mısır Krallığı’nın oluşum sürecinde, kökleri prehistorik dönemlere inen normların temel teşkil ettiğini, Aşağı ve Yukarı Mısır’da mücadeleler sonucunda bir araya gelerek iki ayrı birlik oluşturduğunu, bunların da yine mücadeleler sonucunda birleşmesiyle Mısır Krallığı’nın ortaya çıktığını biliyoruz. Burada siyasal oluşumda Mısır’ın coğrafi yapısının yönlendirici rolü malumdur. Bu durumun sadece siyasal değil, medeniyetin her alanında belirleyici bir etkiye sahip olduğu açıktır.
Antik Mısır Harita
Antik Mısır’ın Coğrafi Yapısı
Mısır, Afrika’nın kuzeydoğusunda, Sina Yarımadası yoluyla Asya ile doğrudan bağlantılı bir konumda, buna karşılık Nil havzası dışında Afrika’nın diğer kısımlarıyla daha az ilişki kurulabilecek yerdedir.
Mısır’ın günümüz coğrafyasında olduğu gibi tarihi coğrafyasında da temel unsuru Nil Nehri olmuştur. Nil Nehri, 6670 km uzunluğuyla Dünya’nın en uzun nehridir. Böylesine sıcak ve kurak bir iklimde Nil Nehri, Mısır’a hayat kaynağı olmuştur.
Nil’e bağlı olarak ele aldığımız Eski Mısır coğrafyasını iki bölümde kabul ediyoruz. Aşağı Mısır ve Yukarı Mısır. Günümüzde başkent Kahire ya da onun hemen güneyindeki Memfis’ten Akdeniz’e dek olan geniş topraklar, geniş alüvyal düz arazi Aşağı Mısır’dır. Yukarı Mısır ise, Memfis’ten birinci çavlana kadar olan Nil boyunca uzanan bölgedir.
Biz Mısır’ı aşağı ve yukarı olarak ikiye ayırırken Eski Mısırlılar memleketlerini, nehrin suladığı tarıma elverişli
toprağı kastederek “kara toprak” anlamında Kemet; çölü kastederek “kızıl toprak” anlamında Deşret olarak iki kısma ayırıyorlardı. Nil Nehrine ise “nehir” anlamında Iteru diyorlardı.
Eski Mısırlılar, bu mukaddes suyun gökten geldiğini ve yahut da yeraltı dünyasından gizli yollarla Mısır memleketine ulaştığını sanarak onu ilâhlaştırmışlar ve “Hapi” ismini verip insan şeklinde tasvir etmişlerdir.
Halk Nil Nehri’nin taşma zamanına göre seneyi üç bölüme ayırmıştır:
- Taşma; Haziran ortasından Ekim ortasına kadar.
- Ekme; Ekim ayı ortasından Şubat başlarına kadar.
- Hasat; yahut sıcak aylar. Şubattan Hazirana kadar.
Antik Mısır’ın Ekonomik Yapısı
Mısır’da merkezi gücün sahip olduğu ekonomik gücün ve bununla bağlantılı olarak ülke içindeki ekonomik ilişkilerin siyasal gelişmelerle olan bağlantısı açık bir şekilde izlenebilmektedir. Ekonominin temelini tarım oluşturmaktaydı. Delta bölgesinde ve Yukarı Mısır’da Nil boyunca yerleşim yerlerinde yaşayan halkın büyük kısmının tarımla ilgilendiği; geçimini tarım üzerinden sağladığı belgeler vasıtasıyla bilinmektedir. Nil Nehri’nin taşıdığı alüvyonlarla oluşturduğu geniş delta, verimli toprakları ve yine Nil’in burada çeşitli kollara ayrılarak denize ulaşması, bu kollar vasıtasıyla ve bunlardan açılan kanallar dolayısıyla sulama imkanı önemli tarımsal üretim potansiyelini ortaya koyuyordu.
Hayvancılık da neolitikten beri Mısır’da önemli ekonomik uğraşlar arasında yer almıştır. Hayvancılık konusunu tarımla birlikte düşünmek gerekir. Merkezi idare tarafından organize edilen ya da tapınaklara ait hayvan sürüleri bulunmakla beraber, tarımla uğraşan halkın aynı zamanda hayvancılık yaptığı, Mısır’ın hayvansal üretiminin daha çok bu şekilde karşılandığı açıktır.
Eski Mısır Halkı – Antropolojik Karakterler
XIX uncu sülâle zamanında, kral mezarlarının duvarlarını süsleyen resimler arasında Mısırlılar dünya yüzünde dört ırkın mevcut olduğunu kabul etmişlerdir.
Eski Mısırlıların resmettikleri insan tipleri ( XVIII ve XX inci sülâleler zamanı
- Mısırlıları kırmızı renkle (Rot-en-ne-rome).
- Asyalıları yahut Samileri sarı ile (Namu).
- Güneylileri yahut Zencileri siyah ile (Nahsi).
- Libyalıları, Batılı veya Kuzeylileri mavi gözlü, sarı sakallı (Tamhu) olarak resmetmişlerdir.
Her bir tip, kendilerine özgü giyimlerde birbirinden farklı yüz karakterlerini göstererek tasvir edilmiştir. Mısırlılar bu dört tipten başka insan resimleri yapmışlarsa da bunların kimliklerini belirlemek oldukça zordur. İlk sülâlelerin heykel tiplerinin, Mısır’da bugün yaşamakta olan yerlilere tamamen benzer olduklarını görüyoruz. Bunun için tipik misal Eski İmparatorluk devrinden kalan meşhur “Şeyh ül-Beled” heykelidir.
Ağaçtan yapılmış olan bu heykel, yuvarlak kafa ve yüz biçimi ile iri gözlü, düz burunlu, elmacık kemikleri çıkık, orta boylu ve şişman sayılabilecek bir tipi temsil etmektedir.
Mısır’da Siyasal Birliğin Sağlanması
Mısır’da siyasal birliğin MÖ IV. binyılın sonunda gerçekleştiği kabul edilmekle beraber, kaynakların yetersizliği dolayısıyla bu siyasal birliğin kim tarafından sağlandığı tartışmalı kalmıştır. Tartışma asıl olarak Menes ve Narmer adları çevresinde olmakla beraber, bu isimlerden önce adı hiyeroglifte “akrep” ile yazılan Yukarı Mısır kökenli bir kralın ilk kez kalıcı olmayan bir siyasal birliği sağlamış gibi göründüğü, deltaya da hakim olduğu anlaşılmaktadır. Ancak kalıcı olmayan bu girişimden sonra Mısır’ın yeniden tek siyasal birim olarak birleştirildiği, bu birleşmenin yine bir Yukarı Mısır kralı tarafından yapıldığı ve yönetimin sınırlarının Asvan’da ki birinci çavlandan deltanın tümünü kapsayacak biçimde olduğu görülür. Menes ve Narmer’in aynı kişinin taşıdığı farklı isimler olduğu görüşü de yaygındır.
Mısırlı tarihçi Manethon bu siyasal birliği sağlayan kral olarak Menes’in adını vermektedir. Herodotos’un eserinde de bu konuda Menes’in adı geçmektedir. Menes, Memfis kentinin kurucusu olarak da anılmaktadır. Bu isim Torino ve Abidos kral listelerinde de yer alır.
Antik Mısır’da Hanedanlar
Manethon’un antik Mısır kaynakları ve mitolojisine dayanarak yazdığı Aegyptica adlı eserinde yazmış olduğu Mısır tarihinin 30 sülaleye olan bölümlemesini modern tarihçiler de kabul etmiş, bu sistematiğin üzerine siyasal ve kültürel gelişimin dönüm noktalarını ve evrelerini göz önünde bulundurarak Mısır tarihini belli dönemlere ayırmışlardır. Bazı tarihçiler 31 sülale olduğunu söylese de günümüzde kabul görmüş sayı 30’dur.
Mısır Tarihi’nde 190 kral hüküm sürmüştür. 30 hanedanlı Mısır’ın tarihi; Eski Krallık Dönemi, Orta Krallık Dönemi, Yeni Krallık Dönemi ve Geç Dönem olmak üzere 4 döneme ayrılır. Her dönemin ardından karışıklıkların yaşandığı bir ara dönem gelir. Bu ara dönemlerin sayısı 3’tür. Yeni imparatorluktan sonraki zaman ise son devirleri teşkil etmektedir. XXI den XXXI inci sülâleye kadar olan bu devre, Mısır’ın çökme devri olup Mısırlı olmayan sülâlelerin hâkimiyet kurdukları zamandır.
Yorum Yaz